Ankara ile Kahire arasında ikinci tur görüşmeler Salı günü başlıyor

Ankara’nın Mısır’ın yanı sıra BAE ve İsrail ile de yakınlaştığını belirten gözlemciler, Türk dış politikasında restorasyon yaşandığına dikkat çekiyor.

Mısır’la ikili ilişkileri sekiz yıldır düşük profilde tutan Ankara, Libya ve Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı cephenin güçlenmesi üzerine Kahire ile başlattığı diplomatik teması sürdürüyor. Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal başkanlığında 5-6 Mayıs tarihlerinde Kahire’de yapılan ortak iş birliği toplantılarının ikincisi 7-8 Eylül’de Ankara’da yapılacak. Tarafların ‘karşılıklı güven’ ilişkisi kurup, bu ilişkiyi ortaklığa dönüştürüp dönüştürmeyecekleri ise en büyük merak konusu.

Türkiye’nin 2013 yılında Mısır’da Abdülfettah Sisi’nin Mursi’yi darbeyle devirmesine sert tepki göstermesi, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginliğe yol açmıştı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Mısırlı mevkidaşı Sami Şükrü arasında bu yıl Nisan ayında yapılan yoğun telefon görüşmeleri ile de iki ülke arasında yakınlaşmanın adımları atılmıştı. Her iki ülkenin de Doğu Akdeniz ve Libya’da gücünü artırma isteği, Ankara ve Kahire hattındaki normalleşme çabalarına neden olarak gösteriliyor.

DW Türkçe’nin Türk diplomatik kaynaklardan edindiği bilgiye göre tarafların dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde Kahire’de masaya oturmasıyla başlayan diplomatik temas sürecinde öne çıkan üç ana gündem maddesi Ankara’da ‘derin müzakerelere’ konu olacak: Doğu Akdeniz, Libya ve Müslüman Kardeşler.

Doğu Akdeniz, Libya ve Müslüman Kardeşler

Türk diplomatik yetkililer Mısır’ın Avrupa Birliği üyesi Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile imzaladığı anlaşmalardan çekilerek Türkiye ile bir deniz yetki anlaşması imzalamasının mümkün olduğunu belirtse de Sisi yönetiminin Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’yle yakın ilişkisi Ankara’nın bu beklentisinin önüne engel koyuyor. Yine de Ankara, Mısır’ın Doğu Akdeniz’den çıkardığı doğal gazı Avrupa’ya satabilmek için Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden çok Türkiye’yle ilişkileri geliştirmeyi tercih edeceği hesabını yapıyor.

Kahire yönetiminin ise Ankara’dan beklentileri var: Türk askerinin Libya’dan çekilmesi ve Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyelerinin Sisi karşıtı faaliyetlerinin engellenmesi.

Libya’daki Türk askeri varlığının meşruluğu konusunda Sisi yönetimini ikna sürecinin sürdüğünü anlatan Türk yetkililer; Müslüman Kardeşlerle bağlantılı televizyon kanallarının muhalif yayınlarının dozunun düşürüldüğünü de hatırlatıp “Kahire ile diyaloğumuz sürüyor. Bu diyalog sürdükçe yakında dışişleri bakanları seviyesinde de görüşme olması kaçınılmaz” diyor.

“Herkesle kavgalı görüntüsünü değiştirmeye çalışıyorlar”

Diplomatik gözlemcilere göre Ankara’nın Mısır’la dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde temasını sürdürmesinin çok önemli bir boyutu var. Türkiye’nin sadece Mısır’la değil Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail gibi nerdeyse ‘hasım politikası’ içinde olduğu ülkelerle de yakınlaştığına vurgu yapan bu gözlemciler, Türkiye’nin “dış politikadaki hatalarını giderme iradesini ortaya koyduğunu, bir çeşit restorasyon dönemi başlattığını, herkesle kavgalı görüntüsünü değiştirmeye çalıştığını” söylüyorlar. Peki neden?

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. İlhan Uzgel bu soruyu yanıtlarken DW Türkçe’ye “Türkiye; ABD Başkanı Joe Biden’ın Ortadoğusu’na uyum sağlamaya çalışıyor. Dahası; sorun çıkaran, herkesle kavgalı ülke görüntüsünü değiştirmeye çalışıyorlar. Dış politikada ve ekonomide darboğaza giren Türkiye; bölge ülkeleriyle ilişkilerden başlayacak bir restorasyonla sorunların üstesinden geleceğini sanıyor” diyor.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sadece 24 Nisan’ı “soykırım” olarak nitelendireceği günün öncesinde telefonla aradığını, Brüksel’de NATO toplantıları çerçevesinde görüştüğünü ama sonrasında Erdoğan’la arasına mesafe koyduğunu söyleyen Uzgel, “Erdoğan, ABD yönetimiyle arayı düzeltmek için her şeyi yapacak. Ekonomik anlamda da sıkıştı. Bölge ülkeleriyle ilişkileri geliştirmenin de ekonomiye ferahlık sağlayacağını bildiği için dış politikada küçük tamiratlar yapıyor. Devamını da getirecektir ama bu adımların hemen sonuç vermesi imkânsız. Erdoğan, dış politikada yarattığı güven bunalımından çabuk kurtulamaz” değerlendirmesi yapıyor.

Türkiye ile BAE ve İsrail ile yakınlaşma mesajları

Türkiye ile 2013 yılından bu yana gerginlik yaşadığı, 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü olmakla suçladığı BAE ile de yakınlaşma sinyalleri veriyor.

BAE’ni Gülen yapılanması başta olmak üzere terör örgütlerine destekle suçlayan Türkiye, Veliaht Prens Muhammed bin Zayed el Nahyan’ın danışmanı Muhammed Dahlan hakkında İnterpol’den ‘kırmızı bülten’ talebinde bulunmuştu. Ankara, Dahlan’ı 15 Temmuz darbe girişimini finanse etmek, anayasal düzeni değiştirmeye çalışmakla suçlamıştı.

Tarafların nasıl yumuşayacağı merakla beklenirken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 18 Ağustos’ta BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayed Al Nahyan’ı kabul etti. Erdoğan, BAE veliaht prensiyle de bu kabulün ardından görüştü. İki ülke dışişleri bakanları da aynı dönemde yoğun bir telefon diplomasisi yürüttü. Hem Ankara’dan hem BAE’den iki ülke yönetimlerin ikili ilişkileri geliştirme iradesini ortaya koyduğuna dair açıklamalar yapıldı.

İsrail’in yeni Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’la da bir telefon görüşmesi yapan Erdoğan’ın, bu ay Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmeleri sırasında New York’ta yüz yüze görüşme yapması da planlanıyor.

Güven erozyonu ortadan kaldırılabilecek mi?

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, Türk dış politikasındaki bu restorasyon için DW Türkçe’ye “Agresif dış politika Türkiye’yi bölgesinde yalnızlaştırdı. İhtilaflı dış politika Türkiye’nin risk algısını artırıyor. Türkiye’ye yabancı sermaye çekmek için de böylesi bir restorasyona ihtiyaç vardı. Ankara’da çok net bir diplomasiye dönüş var” yorumu yapıyor.

Ülgen, Ankara’nın dış ilişkiler açısından doğru olanı yaparken, geçmiş dönemin hatalarının hemen düzeltilmesinin ve Mısır, BAE ve İsrail’le yakınlaşmanın da hemen sonuç getirmesinin mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Ülgen; “Tamir zaman alacak. 2011’den bu yana yürütülen politika ve kullanılan söyleme bakıldığında, bunun karşı tarafta tortu bıraktığı açık. Yakınlaşmaların, güven erozyonunu hemen ortadan kaldırmasını beklemek gerçekçi değil” öngörüsünde bulunuyor.

/Hilal Köylü – Deutsche Welle Türkçe/

İlginizi çekebilir