Ali Engin Yurtsever: Rubicon nehri çoktan geçildi

Romalı generallerin askerleriyle Rubicon Nehri’ni geçip Roma’ya girmeleri yasaklanmış olmasına rağmen, Sezar bu yasağı çiğner. Rubicon nehrini geçerken komutanlarının “burası sınır, burdan öteye gidersek kanlı bir savaşa girmek zorunda kalacağız” uyarılarına karşılık: “zarlar atıldı”, başka bir yazıma göre de “ok yaydan çıktı” diye cevap verir*. 

Sonrası bilinir: Uzun süren bir iç savaş ve Sezar’ın kendi senatörlerinin bıçak darbeleri altında can vermesi…

Çok ama çok uzun süredir Rubicon nehri TC’yi temsilen Erdoğan tarafından geçildi. Generalleri uyardılar mı bilinmez ama o geminin içinde kanlı bir savaşı yaşamak üzere karşı kıyıya ulaştılar ve savaşı başlattılar. 

Ölümü kutsayan bir ayin töreni gibi dillerinde hayatı lanetleyen şarkılarla geldiler. Attıkları her adım, geride cehennem kuyularına benzer izler oluşturdu. Bastıkları her yer çöle dönüştü. İçtikleri bizim kanımız, yedikleri bizim etimizdi.

Şimdilik akan kan sadece Kurdîstan coğrafyasında olduğu ve Türk kentlerine henüz ulaşmadığı için nehrin iki yakasından bakanlar, Erdoğan’ın “Rubicon’u geçmeyeceğini, geri döneceğini“ düşünüyorlar. Oysa zarlar atıldı ve ok yaydan çıktı. Sözün merhameti ve adalete çağrısı: silah seslerinin ardından katledilen i̇nsanların, yakılan şehirlerin ve darmadağın edilen hayatların altında sessiz bir çığlık gibi kaldı. 

Kimlik, tarih, toprak gibi ağır sorunlarla kuşatılmış ve kaçınılmaz olarak savaşa evrilmiş bir durumda, iyimserlikle yüklü barış çağrıları bumeranga benzer, dönüp sahibini vurur.

Ayaklanma bir filmin sadece mutlulukla oynanmış karelerinden biri değildir. Süreçte her iki taraf gittikçe derinleşen ve ortasından ayrılarak uçuruma dönüşen bir hayatın sahibi olurlar. Birine ölüm, birine de özgürlük getirir. Bu nedenle ayaklanma ya zafere kadar gider ya da kanlı bir şekilde bastırılır.

 TC’nin, Erdoğan’ın kimliğinin ve siyasal hedeflerinin arkasına gizlenerek yeni coğrafi ve siyasi düzenlemelere gitmek isteği uygulamaya konulmuştur. Olası bir yenilgiyi hesaplayarak bütün suçu Erdoğan’a yükleyerek kaldıkları yerden devam edebileceklerini uman bu güruh yengi durumunda ise kendi hanelerine zafer ganimetlerinin düşeceğini beklemektedirler.

Unuttukları iki nokta gelecekteki kaderlerini şimdiden çizmektedir. Ekonominin bitkisel hayata girip, sadece dışa bağımlılıkla ayakta kalabildiği, bunun da kendi toplumlarında bir süre sonra önlenemez bir tepki olarak geri dönebileceğini, ödenmesi zor bir bedeli ve toplumsallık özelliğini yitirmiş, zorla bir arada kalan iki halkın birlikteliğinin bundan sonra mümkün olmadığı gerçeğidir. 

 Barış deklarasyonları, kardeşlik yürüyüşleri, basın açıklamaları, iktidarı demokrasiye davet niyetleri artık kulağa hoş gelen kelime yığınlarından başka bir şey değildir. Çünkü nehri geçip karaya ayak basanlar, ölüm saçıyorlar Kurdîstan ve TC’nin boydan boya açık hapishaneye dönüştüğü, hak aramanın, farklı seslerin baskıyla engellendiği, sosyal medya kullanımının mahkemeye çağrı olduğu bir sistemde, adı konulmasa bile iktidar tarafından çoğunluğa savaş açıldığı kabul edilmelidir.

Savaşın tohumları çoktan atıldı. Uygulanan ekonomik ve siyasi politikalarla, sınır dışında girişilen emperyal heveslerle, daha ağır ve herkesi derinden etkileyecek olan: Güney Kurdîstan’a kurulan üslerle savaşın yüzünü en geç seneye göreceğiz. 

Erdoğan “Rubicon Nehri”ni geçti ve savaşın ilk adımlarını çoktan attı. Ya Sezar gibi bir son yaşayacak ya da geri kalan hayatını bir hücrede yaşayacak. 

Korku gölgemiz olmamalı, hayatlarımız : özgür bir dünya için hayatlarını feda edenlerin hayatlarından daha değerli değildir. Bizlere dayatılan bu ahlaksız hayatı elimizin tersiyle itip, yeni ve yaşanabilir bir hayat için mücadele etmek zorundayız. Bu zorunluluk bizim barbarlıktan insanlığa geçişimizin ilk adımı olacaktır.  

Yapacağımız tek şey; direnişçilerin safında yer almak, ayaklanmanın zafer yürüyüşüne eşlik etmektir. Çünkü “özgürlük mızraklar ve baltalarla kazanılır; sümsükçe dilenmeler ve yararsız sızlanmalarla değil” **.

  —

* Alea iacta est (zar atıldı/ok yaydan çıktı).

** K. Marx      

         

İlginizi çekebilir