Ali Engin Yurtsever: Leyla’ya, Leyla’lara…

“ben sizleri dostlarım her zaman sevdim

 yanınızda olmasam da

 katılmasamda sazlı sözlü günlerinize

 katmasam da kahkahamı kahkahanıza

 hep sizlerle başladı sabahlarım

 ben sizleri dostlarım

 her zaman sevdim” H. Huseyin  

Ne zaman bir özgürlük savaşçısının ölüm haberini alsam, zaman; avuçlarımın içinde camdan bir güvercin gibi çırpınıp duruyor. Hep bir saniye öncesine, haberin geldiği an’a dönmek istiyorum.                

Avuçlarımı sıkıyorum, zamanı durdurmak istercesine. Ürküyorum, eğer açarsam avuçlarımı zaman; o güvercinin kanatlarıyla uçup gidecek gibi. İnce bir keder boşalıyor şimdi sıktığım avuçlarımdan ve hain bir pusuya düşürü gibi kuşatıyor benliğimi.

Göğsümde taşınması ağır bir yük bırakıyor bana her ölüm haberi. Göğüs kafesimi çatlatırcasına alıp verdiğim her nefes, gidenlerin ardından kalan ve suçlulukla örülmüş yaşamak duygusu ömrümün geri kalanını bir cezaya dönüştürüyor. Sisifos’un lanetlenmiş ömrü, ömrüme eklenmiş gibi.

“Acıları zaman unutturur” diyorlar ya, öyle değilmiş. İçinden zamanın geçmediği, zamanın bacını tutmuş acılar da varmış meğer. Bilseydim ömrümü verirdim acılara bac diye.

Oysaki seksek oynayan bir çocuk yüreğiyle gülümseyip kaç acıdan geçmiş, kaç pusuyu yarmış, kac yarayı sarmıştım. Dedim ya bazı acıların içinden zaman geçmiyor, çöreklenip kaliyor. 

“Ölum, kalana zordur” demişler yaşamı bir imbikten süzenler.  

Hayat her zamanki gibi devam ediyor. Bir yerlerde tan kızıllığında uyanıp, telaşla işlerine gidiyor insanlar. Çocuklar sokakta neşeyle oynuyorlar. Şehirlerin boğucu kalabalıklığı, sizleri unutturamıyor bana. İnsanlara hayretle bakıyorum, gülebiliyorlar. Yüreğim yangın yeri. Ne çektiğim “ah”lar ne de yorgun gözlerle doğumunu seyrettiğim sabah güneşi içimdeki yangını söndürebiliyor.

  Ölüm haberleriniz her zamanki gibi gündeme iki satırla düşüyor. “Silahlarıyla birlikte”.

Ve ardından başka bir habere geçiyor bültenler. Bir insanın ölümünün açtığı yarayı derinden kanatmaya çalışmıyorlar, hayati böyle sefil, böyle rezil algılıyorlar. 

Bir dize düşüyor aklıma apansız: “Pencereden dışarı baktığınızda güneşi saklamıyorsa gökyüzü, sizden önce birileri yaşadığınız günlerin bedelini ödediği içindir”.

İlginizi çekebilir