Ali Engin Yurtsever: Kassandra’nın Kehaneti ve Sri Lanka

Mitolojiye göre, Kassandra geleceği bilmek ve rahibe olmak ister. Apollon kendisiyle evlenirse, Kassandra’ya bu yeteneği vereceğini söyler. Kassandra kabul eder ve geleceği bilme yeteneğini kazanır ama evlenmeyi kabul etmez. 

Apollon onu lanetler ve geleceği bileceğini ama lanetlendiği için kimsenin ona inanmayacağını söyler. Kassansdra Troya Savaşı’nı ve sonucunu bilmesine rağmen kimseyi inandıramaz. Ömrünün sonuna kadar daha bir çok acı çekerek yaşar ve sonunda öldürülür. 

Gerek Kurdîstanli gerekse Türkiyeli devrimciler olarak uzun yıllardır uyarıyoruz, neler olacağını, ne felaketler yaşanacağını dile getiriyoruz ama gerçeğe inanılmakta zorlanılıyor. 

Çünkü bir kez gerçeğe inanılırsa, yalana karşı savaşmak gerekecek. Devlet gücünün verdiği kibir ve sınır tanımaz bir ahlaksızlık ve zorbalıkla donanan AKP-MHP hükümetinin arkasındaki TC iktidarı tüm gücüyle gerçeğe savaş açıp yalanlar üzerine kurduğu politikalarla saldırıyor. Unuttukları şey: her yalan atıldığında gerçeğe borçlanılır ve o borç, mutlaka ama mutlaka ödenir. 

TC yüzyıldan fazla süren bir zaman diliminde Kurdîstan ve son 40 yıldır da Kurdîstan Özgürlük Hareketi üzerinde sürdürdüğü soykırım politikasından sonuç alamayınca 2014 yılı ekim ayında yapılan MGK toplantısı ile yeni bir politika değişikliğine giderek “çöktürme” soykırımını devreye soktu. 

Kısaca askeri anlamda alan tutarak adım adım ilerlemeyi, Kuzey Kurdîstan ve Türkiye’de ise siyasi olarak her iki halkın önce ilerici güçlerine daha sonra da halklarına karşı, yaptığı yasalara dayanarak soykırımı hayata geçirmeyi hedefledi. 

Sur, Cizre, kayyum atamaları, politik tutuklamalar, hapishanelerin yaşanmaz hale getirilmesi, sosyal medya baskıları….. 

Bizleri, ayrı ayrı uygulamaya koydukları bu politikalarla meşgul edip asıl planlarını görmemizi engelliyorlar, kısmen de başarılı oluyorlar. Bir anlamda ağaca bakmaktan ormanı göremiyoruz. 

Bir kaç hafta önceki Sri Lanka yazımda dile getirmiştim, ancak son günlerde yapılan HDP gözaltılarına karşı yükselen sesler bir kez daha yazmayı zorunlu kılıyor. Çünkü halen gündelik politikalara takılıp kalıyoruz, oysa TC tüm gücüyle saldırıyor. 

Çünkü gerek iç gerekse dış politikada deniz bitti, karaya oturdular ve ciddi anlamda bir beka sorunu ile karşı karşıyalar. Halen başta HDP olmak üzere birçok sol kesim halen sorunu “demokrasi işleyişi” olarak görmekte ısrar ediyor. 

Oysa TC, feyz aldığı Sri Lanka faşizmi gibi son derece planlı bir şekilde hareket ediyor. Politikada duygusal tepki kısmen de olsa kitle açısından yararlıdır ama mücadele açısından sorunun çözülmesine yarar sağlamaz . 

Savaşta duygusallık kaybetmeye doğru giden yolun ilk adımıdır. Her gün başka bir şekilde saldırılan değerlerimize, kimliğimize, onca aşağılanmaya cevap vermenin yolu “hani demokrasi, bu nasıl insanlıktır?” gibi sızlanmalar değildir.  

 Uluslararası desteği kısmen almış görünüyorlar. Bunca zulme karşı üç maymunun oynanması bundandır. Desteğin “kısmen” alındığı doğrudur ancak bütünüyle alınamamıştır. TC’nin tarihsel olarak çöküşe gidişinin görüldüğü ama taraflar arasında tavır belirlenmeyip suskunluğa oynanması bu yüzdendir. 

Politikada “dostluk” veya “merhamet” yoktur. Kişisel ilişki bağlamında gelişecek olan bu duyguları politik olarak da beklemek en hafif tabiriyle saflıktır. Günümüz politikası güç ve çıkar üzerine yükselir.

Kürtler artık hüzün yüklü bir film sahnesinin “bu zulmü görün” çığlığıyla oynanmış repliğini bir kenara bırakıp ellerindeki gücün farkına varmalı ve ulusal birlikteliklerini sağlamalıdırlar. 

Elbette bu kolay değildir. TC devletinin güdümündeki Güney yönetiminin bu halinden sıyrılıp ulusal birlikteliğe uygun adım atarak sömürgecilere savaş açması bu aşamada-maalesef- beklenmemelidir.

Faydası olmayan çağrılara cevap bile vermedikleri göz önüne alınırsa, Güney yönetiminin ancak tabandan yükselen bir baskıyla bu halinden vazgeçmek zorunda kalacakları bilinmelidir. 

Çünkü kurdukları aşiret hanedanlığının yıkılmaması ve biriktirdikleri servetlerinin ellerinden kayıp gitmemesi için sonuna kadar direneceklerdir. Görüldüğü gibi mücadelenin yükü Kurdîstan Özgürlük Hareketi’nin omuzlarındadır. 

Tarihimizin başkaları tarafından yazılmasını beklemeyeceğiz. Kendi tarihimizi, büyük ve ağır bedeller ödeyerek yazıyoruz ve biliyoruz ki bu sefer yenilmeyeceğiz. 

Kassandra geleceği bilmek kehanetine sahip oldu ama mücadelenin gücüne sahip olamadığı için bedelini canıyla ödedi. Oysa biz hem geleceği görebiliyoruz hem de mücadelenin ısrarlı gücüne sahibiz. 

Ve mitoloji ve tarih ve hayat bizi böyle yazacak: “yenilmediler, kazandılar. Çünkü yere her düştüklerinde tekrar ayağa kalkıp düşmana yine saldırdılar”.

İlginizi çekebilir