Ali Engin Yurtsever: İttifak Neyi Hedefler?

 

      En yalın anlatımıyla, farklı amaçlar taşıyan birey, grup veya oluşumların belirlenen bir hedef uğruna, o hedefe ulaşmak için bir arada politika yürütmeleri olarak ifade edilir. Bu nedenle kurulan her ittifak, hem kendi çıkarlarını gözetmek hem de, karşılıklı taviz ve ortak mücadele anlayışını geliştirmek amacını hedefler.

    Türk devletinin gündemine ilişkin yazmak, konuşmak kolay değil. İlkelerin kolayca terk edildiği, ittifaklarin değişip yeni politikaların belirlendiği ve gündemin her an değişebilme koşulundan kaynaklı bir ortamda uzun vadeli olarak durumu okuyabilmek, sorunları tahlil edebilmek ve doğru bir yöntem önermek zor bir durum.

    Gerçek anlamıyla “sahibinin sesi” olan Türk politik partilerinin, Türk devletinde “demokrasi”nin varlığını kanıtlamak adına ayrı isimlerle ve ayrı politik programlarla ortaya çıkmaları “devletin çıkarları” söz konusu olduğunda ittifaklara gitmesi sadece “zevahiri kurtarmak”tır.

    Alınan seçim kararı her ne kadar tarih ilan edilse bile, seçimin olup olmayacağı henüz netleşmiş değil. Çünkü Erdoğan iktidarının bir MAFIA örgütlenmesine dönüşerek, talan ettiği ekonominin, başta Kürtlere karşı olmak üzere işlediği insanlık suçlarının hesabını vermesi ve devleti tek adamın iki dudağının arasına yerleştirmesi nedeniyle seçimlerin ertelenmesi gerçekleşebilir. Anayasada yazılı kuralların bile işlemediği bir devlette belirsizliğin belirgin olması sadece güc gerektiren bir olgudur.

   Hayatlarından bıkmış, bunalmış kitlelerin seçimin gündeme gelmesiyle, kendisine umut vaad eden partilere yöneleceğini biliyoruz. Birşeylerin değişebileceği, gerek ekonomik, gerekse politik olarak daha iyi koşullara sahip olmak duygusu ve isteği kitleleri motive edecek ve canlılık kazandıracaktır. Neyin, ne ölçüde değişeceğini zaman gösterecek.

    Millet Ittifakı’nda yaşanan M. Akşener krizinin çözülmemiş görünmesinin kaybedeni yoktur. Çünkü Türk devlet geleneğinde ilke denilince sadece çıkar hesabına dayalı politikalar olduğu için geçici bir sorun yaşadılar ve derin devletin baskı uygulamasıyla çözüldü, hepsi bu. Bu ittifakın halklara açıkladığı bildirgede demokrasi adına ne var? Hiçbir şey. Belirgin olanı, kuralları uygulanmayan devletin işlevini kaybetmek üzere olduğu ve eski haline döndürülecek olmasıdır. Zindanlarda bulunan siyasi tutsaklara, faili belli cinayetlere, Kürt, Ermeni, Süryani ve Rum halklarının işgal edilen toprak ve kültürlerine, Rojava ve Güney Kurdistan işgallerine yönelik tek kelime yok. Bunun dışında ezilen emekçilerin sosyal haklarına ilişkin bir ibare de bulunmuyor. Tek söylenen “Erdoğan’dan kurtulalım, sonra herşey güzel olacak”, yani bir anlamda kervan yolda düzülür. Oysa büyük bir değişimi vaad eden partiler yaşanan sorunlar karşısında daha net ve daha şeffaf bir açıklama yaparak ortaya çıkmalıydıar.

    HDP gibi milyonların desteğine sahip bir partinin karşı karşıya kaldığı baskılara, kısıtlanan haklarına ve sosyal ve siyasal taleplerine yönelik ise sömürgeciliğin üstenci bakış açısıyla, buyurgan bir tavır takınılarak “bizi destekleyin” denilmekte ama bu desteğin neyin karşılığında olacağı belirsizliğe gömülmektedir.

     Öte yandan HDP’nin de bizler adına taleplerinin neler olduğu henüz netleşmiş değildir. Bir anlamda gizlilik örtüsü örtülerek ittifakla görüşmeler gerçekleştikten sonra açıklama yapılacağı izlenimi verilmekle beraber kamuoyuna ise “aday çıkaracağız, çıkarmayabiliriz, hiçbir talebimiz yok” türünden açıklamalar kitlelerde kafa karışıklığı yaratmaktadır. HDP’ye verileceği söylenen bakanlıkların bir sus payı olacağı hesaplanıyorsa bilmeleri gerekir ki, HDP bir iki bakanlık için mücadele eden bir parti değildir. Hiçbir partide olmayan direnişçi bir geleneğe ve politikleşmiş bir halkın desteğine sahip bir partidir. Üçüncü yol çizgisinin savunucusu ve uygulayıcısıdır. Millet ittifakı üyelerinin çizgileri ve geçmişleri ortadadır. Sivas katliamında “gazayı mübarek eden” belediye başkanı, öz yönetim süreçlerinin kanlı başbakanı, ekonomik sömürünün uygulayıcı bakanı, ırkçı faşist çizgisiyle övünen bir parti başkanı ve HDP’li vekillerin içeri atılması sürecinde “anayasaya aykırı ama ” diyen kanlı cumhuriyetin kuruluşuna önderlik eden bir partinin başkanı, bize gelecek politikaların  nasıl uygulanacağı konusunda ön bilgi vermektedir.

    Erdoğan iktidarı gidip yerine gelecek olan bu ittifakın politik desteğe sahip olmak için HDP’ye karşılığı olmayan sözler vermesi veya dönemsel taktik uygulamasının sonuçları uzun vadede net olarak zulüm olarak geri dönecektir. Gerçek bir demokrasi uygulayacaklarsa Kürt halkının sosyal ve siyasal haklarından başlamak üzere, politik tutsakların özgürlüğüne kadar geniş bir yelpazedeki tüm haklarını vermeleri gerekir, ancak bu mümkün değildir, çünkü varoluş nedenlerini inkar etmeleri demektir. A. Gül cumhurbaşkanlığı seçilme sürecinde destek alabilmek için partiye gelmiş ve yine kendisine umut bağlanmıştı, sonucu yaşayarak gördük.

    Siyasi nezaket ayrı, politik ilke ayrıdır. Taleplerimiz karşılanmayacaksa, destek verilmemelidir. Ne olur, politik kriz mi olur, Erdoğan yine seçilir de aynı zulüm devam mı eder? Ne yaşatacaklar bize şimdikinden farklı olarak, zaten yaşıyoruz.

    HDP üzerinde uygulanan baskılardan hazineden alınacak paranın bloke edilmesi kararının iptal edilmesi de, basit bir hileden başka birşey değildir. Sadece savrulan tehditlerden birinin geri çekilmesidir. Bir devletin yasalarına bağlı olunuyorsa, devletin veya iktidarın kendi çıkarı için o yasaları istediği gibi çekip çevireceği bilinen bir gerçektir.

    Gündemin daha çok değişeceği, uygulanan politikaların da buna bağlı olarak farklılık göstereceğini bilerek ama üçüncü yol çizgisinden taviz vermeyerek yürümemiz gerektiğini unutmamak gerekir. Ödediğimiz bedeller, sırtı sıvazlanan, yüzüne gülünen bir politikacının esnemesine kurban edilemeyecek kadar ağırdır.

İlginizi çekebilir