Ali Engin Yurtsever:  Felsefe Tarihi Üzerine-7

Yaklaşık olarak MÖ 5. yüzyılın ortalarında Griek’de felsefi düşünde bir dönüşüm yaşanır. Varlık ya da gerçeklik üzerine gelişen felsefe yeni bir merkeze doğru kayar; bundan sonraki ilgi alanı insan merkezli olacaktır.

Yanıtlanması gereken sorular insan yaşamı ve eylemiyle ilgili olacaktır. Bir anlamda hümanizmin ağılık kazandığı dönem olan bu süreçte, felsefe daha çok etik ve siyaset ile ilgilenmeye başlar. Bu değişime yol açan üç neden vardır.

1- Felsefi nedenler

2- Politik nedenler

3- Sosyal nedenler

1- Felsefi nedenlerin başında doğa felsefesinin artık MÖ 5. yüzyılla birlikte sona doğru gelmesidir. Bu felsefi düşünde hemen hemen her şeyin söylenmiş olması gelişme imkanlarının tükenmesini de beraberinde getirmiştir.

Öte yandan filozofların aynı konuda karşıt fikirlerinin çözümsüz kalması, bir sonuca ulaşamaması ve yaşadıkları coğrafyaya ve hayata (artık) bir katkı sunacak durumda olmamaları bu sonucu hazırlayan etkenlerin en belirginidir.

2- Politik nedenler olarak ise Sparta ve Perslerle yapılan savaşlar Griek’de gözle görülür bir yorgunluğu yaratmış, bu ise bir düzen değişikliğini de dayatmıştır. İktidar sınıf değişimine uğramış, iktidarı eline geçiren tüccarlar sınıfı, iktidarlarına bir geçerlilik kazandıracak politik kültüre gereksinim duymaktaydılar ve çok geçmeden bu kültür ortaya çıktı. Çünkü toplum ve doğa, yasa gereği boşluk kabul etmezler, boşluk mutlaka doldurulur.

3- Sosyal nedenler ise Atina’nın uzun bir refah döneminin ardından yapılan savaşlardan dolayı ekonomik olarak belirgin bir çöküş yaşamasından kaynaklanmaktadır. 

Sofistler

Bu durumdan çıkışı Sofistler sağlamıştır. Çünkü toplumsal koşulların değişmesi yeni sorulara yanıt verecek bir durum yaratmıştı. Bunlar bir felsefe okulu meydana getirmeseler bile, buna uygun düşen bir merkezi yapı sağlamışlardır. Diğerlerinden en belirgin farkları ise para karşılığı ders veriyor olmalarıdır. 

Sofist felsefecilerin önemli temsilcileri Kallikes, Hippias, Antiphon, Gorgias, Prodikos sayılabilir. 

Kendilerine temel amaç olarak siyaset ya da yönetim sanatını öğretmeyi, insanları iyi yurttaşlar olarak yetiştirmeyi belirlediler. En belirgin özellikleri ise gezgin öğretmenlikleri ve eğitimcilikleridir. Büyük ölçüde nomos’un (yazılı olmayan yasa, yerleşik kural veya gelenek görenek gibi kavramların) savunuculuğunu yapmışlardır. Bu felsefi düşünceyi savunan bazı Sofistler, Tanrıların gerçek bir varoluşa sahip olmadıkları, onların insanların bir yaratımı oldukları ve yerellik bazında sürekli değişim gösterdikleri gibi bir felsefi düşünceyi ileri sürmüşlerdir.

Sofistlerin felsefi düşüncelerine dair bazı bilgileri kısaca şu şöyle belirtebiliriz: Toplumun temeli bireylerin ortak iradesinden doğar, hukuk ilahi bir şey olmayıp, insanların elinden çıkma ürünlerdir. İnsanlar arasındaki bölünmeler doğal değildir. Genel anlamda her şeye karşı eleştirel bir tavır geliştirmişlerdir. O zaman değin sorgulanmamış kurumlara, dine, toplumun hukuksal ve siyasi yapısına karşı eleştiri ve sorgulama tavrı geliştirmişlerdir. Rasyonel bilgi üzerinde değil, ampirik bilgi ve deneyimin verileri üzerinde durmuş, gerçekliği bu açıyla sorgulamışlardır. Varlığın nesnel ve genel geçer bilgisine erişmenin imkansız olduğunu, bilgi söz konusu olduğunda sadece kuşku duyulan bir zihne sahip olunabileceğini öne sürmüşlerdir. Bu septisizmi (septisizm; kuşkuculuk) üç şekilde ele almışlardır.

1- Fenomenalizm

2- Deneyimcilik

3- Rölativizm

1- Fenomenalizm: İnsanların, algının, zihnin dışındaki nesneleri değil de sadece zihinlerdeki ideaları bilebileceklerini bu yüzden zihnin dışındaki herhangi bir şeyle ilgili olarak kesin bir önerme kurmanın pek bir anlamı yoktur.

2- Deneyimcilik: Bilginin temel kaynağının deneyime dayanması gerçeğidir.

3- Rölativizm: Gerçeğin bağımsız bir varoluşu olmayıp, kişinin kendisini içinde bulduğu bireysel duruma bağlı olduğudur.

/devam edecek/

İlginizi çekebilir