Aldar Halil: Türkiye var olan krizini aşmak için yeni bir işgalin peşinde

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanlık Komitesi üyesi Aldar Xelil, Türkiye’nin tehditlerini, ABD ve Rusya’nın yeni siyasi takvimlerini, Şam ve Özerk yönetim arasındaki görüşmeleri, ENKS ile yürütülen birlik çalışmalarına ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. 
‘BİR SAVAŞ İÇİNDEYİZ’
Türkiye tehdit etse de etmese de bir savaş içinde olduklarını belirten Xelil, günlük olarak köy, kent ve yerleşim yerlerinin bombalandığını söyledi. Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê kentlerinin işgal edildiğini hatırlatan Xelil, son tehditlerin ise savaşın dozajını arttırmaya dönük olduğunu kaydetti. Bu tehditlerin direnişin devam ettiğine işaret olduğuna değinen Xelil, halkların birlikte oluşturduğu sistemin kendi ayakları üzerinde yürüdüğünü söyledi. Sistemin çözüm adresi olarak durduğunu ve halkın direnişi devam ettikçe tehditlere maruz kaldıklarını kaydeden Xelil, “Tabi sadece iç nedenleri yok. Lozan, 2023’te 100 yılını tamamlayacak. O gelmeden başarıya gitmek istiyorlar. Ve artık bölgede Osmanlı politikalarıyla hareket etmeyi planlıyorlar” dedi.
TÜRKİYE SAVAŞ ARAYIŞINDA
Türkiye’nin kendi iç sorunları olduğunu hatırlatan Xelil, AKP ve MHP ortaklığının gittikçe güçsüzleştiği ve yıkılmak üzere olduğunu vurguladı. Xelil, Türkiye ekonomisinin çöktüğünü, Türk parasının giderek kıymetsizleştiğini, bunun derin sosyal ve ekonomik sorunlar yarattığını dile getirdi. Bunların yanında Türkiye’de devam eden bir Kürt mücadelesinin de olduğuna işaret eden Xelil, şöyle konuştu: “Türkiye var olan durumu çözmek için kendine bir takvim belirlemişti. Denediler, fakat başaramadılar. Şengal’de Bağdat ve Hewler arasında varılan anlaşma ile oraya yönelmek istediler, olmadı. Kürdistan dağlarında gerillaya saldırdılar. Garê, Heftanîn, Metîna, Avaşîn ve Zap’ta bir yıldan fazladır saldırılar durmuş değil. Burada da bir sonuca gidemediler. Şimdi tüm bu alanlarda başarı elde edemeyince tehditlerini arttırdı. Ancak o karardalar, tehditlerini hayata geçirmek istiyorlar. Yaparlar mı yapmazlar mı ya da güçleri yeter mi yetmez mi bu başka bir konudur. Ancak Türkiye var olan krizini aşmak için yeni bir işgal peşinde.”
‘ESAS OLAN DİRENİŞİMİZDİR’
Verdikleri mücadelenin halklarının demokratik bir çatı altında özgürce yaşamasını sağlamak olduğunu kaydeden Xelil, bu topraklardaki farklı güçlerin, halkların özgürlüğü ya da sahada var olan gerçeklerle muhatap olma gibi bir hesaplarının bulunmadığını vurguladı. Bu devletlerin hesaplarının kazanımları olduğunu ifade eden Xelil, “Kendimizi kandırmayalım, büyük devletler kazanımlarını esas alırlar. ABD Türkiye’yi, özgürlük mücadelesi veren bir halka tercih etmez. Geçici bazı ilişkiler olabilir. Bazı süreçler için ortaklıklar da yapılıyor. Bu da kimi yerlerde iyi olabilir, fakat onların da hesapları var. Onların söylemleri olur, olmaz ya da samimi davranıyorlar mı, davranmıyorlar mı bizim gündemimiz bu değildir. Biz özgürlüğümüz için mücadeleye başladık. Bunun da çözümü biziz. Rusya’nın gündemi ve planları başka, ABD’nin başka. Biz var olan savaşa onların gözü ile değil, kendi gözümüz ile bakıyoruz. Onlar da döneme göre, belki de onlara yaradığı için bölgede kalıyorlar. Ancak şunu garanti edemeyiz. Yarın öbür gün ya da bir hafta, bilemediniz bir ay sonra durum böyle mi olacak? Bu garanti edilemez. Ancak onlar şu gerçeği iyi biliyorlar. Ayakta duran en örgütlü gücün bu sistem olduğunu, özgürlükleri ve hakları savunan gücün biz olduğunu biliyorlar. Ancak tek dertleri bu değildir. Kendi ülkeleri için olan dertleri var. ABD ve koalisyon güçlerinin başka başka hesapları var. Suriye, Irak, Lübnan, İran ve Kuzey Afrika için hesaplar yapıyorlar. Biz onların gözünden kendimizi değerlendiremeyiz. Bizim için esas olan kendi direnişimizdir” ifadelerine yer verdi.
NEDEN ŞAM?
Demokratik bir Suriye’nin inşa edilmesini istediklerini dile getiren Xelil, Suriye rejiminin on yıllarca halkların haklarını inkar ettiğinin altını çizdi. Aynı zamanda Suriye’yi merkezi olarak yönettiklerini de belirten Xelil, kendilerinin de Suriye’deki sistemin değişmesini, Kürtler başta olmak üzere diğer halkların özgürce yaşamasını istediklerini kaydetti. Xelil, bu durumda gidip başka yerlerden değil, BM başta olmak üzere uluslararası anlamda resmiyeti olan Suriye’den talep edeceklerini aktardı. Adresin Şam olduğunu söyleyen Xelil, devamında şunları kaydetti: “Siz onlarla oturup, onlarla çözümü geliştireceksiniz. Biz bu mantık ile söyledik. Halen rejim eski kafa ile hareket edip, Suriye’nin eskiye dönmesi inancı taşıyıp, karşısındaki iradeyi tanımak istemiyor. Ancak onlar da çözüm için bir adım atarlarsa karşılarında Türkiye’yi bulacaklar. Türkiye rejimin Kürt sorununun çözümü için bir adım atmasına izin vermiyor. ‘Eğer sen Rojava Kürtleri ile çözüm geliştirirsen, o zaman sen benim yanımda da bu sorunun çözümü için kapıları açmış olursun’ diyor. Türkiye şimdiye kadar Irak’ta gelişen durumu bile kabul etmiyor. Hulusi Akar çıkıp ‘Kürdistan diye bir yer yoktur’ diyebiliyor. Güney Kürdistan’ı da muhatap almıyorlar. Burayı da kabul etmiyorlar. Rejimin şunu iyi bilmesi gerekiyor. Eğer bir çözüm istiyorlarsa bunun çözümü Türkiye ile değildir. Çözüm DAİŞ ve diğerleriyle değil, çözüm Suriye’de demokratik projeye sahip olan kesimlerle olabilir. Şimdi onlar sahada var. Onun için çözüm adresi Şam’dır, dedik.”
SURİYE REJİMİ İLE GÖRÜŞMELER
Şam ile görüşmelerin olup olmadığına dair de Xelil, Cenevre’nin göz önünde olduğunu, masadaki güçlerin orada bu güne kadar bir cümle üzerine bile anlaşamadıklarını belirtti. Anlaşmamanın nedeninin masada rejimin karşısında oturan Türkiye tarafından kaynaklandığını vurgulayan Xelil, Türkiye’nin ise çözüm istemeyen taraf olduğunu söyledi. Rejimin de anlayışının belli olduğunu aktaran Xelil, Şam ile aralarındaki görüşmelere dair de şunları aktardı: “Onun için şimdiye kadar Suriye rejimi ile diyalog diyebileceğimiz bir masa ve madde madde tartıştığımız bir süreç yok. Sadece bir birimize mesajlar veriyoruz. Birbirimize görüşümüzü aktardığımız bir süreçtir. Özellikle Rusya’nın aracılığıyla bazı şeyleri çözüm yoluna koymak istiyoruz. Rejim şu kanaate varmış durumda. Zayıfladığının farkında. Özerk yönetim dışında ne Suriye’nin bütünlüğü savunulur ne de çözüm gelişir. Ancak çözüm iradesine de kavuşmuş değil. Onca yıldır devam eden büyük bir sorun ve kriz öyle bir iki diyalog ve mesaj ile çözülmez. Bu tarihi bir sorundur. Kuşkusuz çözümü de zaman alacaktır. Biz daha bu ince ayrıntılara girmedik. Şu an sadece genel olarak değerlendiriyoruz. Rejime, ‘Siz çözüm için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile masada oturup bazı konuları tartışmak istiyor musunuz’; Özrek Yönetime de, ‘Siz bu masaya oturup Suriye’nin bütünlüğü ve istikrara kavuşması yönünde hazır mısınız’ diye soruyoruz. Her iki taraf da birbirine kaygılarını söylüyor. Şimdi Özerk Yönetim şu kanaattedir. ‘Ben Suriye topraklarının korunması için kararlıyım ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü parçalamayacağım. Yani biz Suriye’den kopmak istemiyoruz’ diyor. İkincisi Suriye’nin bir adım ve konumu var. Bayrağı, sembolü, kurumları var. Bir ülke olarak uluslararası anlamda bir yeri var. Biz bunu da kabul ediyoruz. Bunlar genel maddelerdir. Fakat masada oturup detaylarını konuşmak için daha erkendir. Kuşkusuz ileri ki süreçlerde böylesi görüşmelerde, bu konular da tartışılır.”
RUSYA İLE İLİŞKİMİZ SÜRÜYOR
Suriye dosyasında Rusya’sız bir çözüm olmayacağını da dile getiren Xelil, Rusya’nın yanı sıra sahada bir çok gücün olduğuna işaret etti. Rusya’nın bu güçlerden çok önce Suriye’de olduğunu ifade eden Xelil, bu savaştan önce Rusya ve Suriye arasında anlaşmalar ve ilişkiler olduğunu, Rusya’nın en son 2015’te aktif olarak Suriye meselesine dahil olduğunu kaydetti. Rusya’nın hem askeri hem de siyasi olarak dahil olduğunu dile getiren Xelil, “Mesela şimdi bakın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi oturumlarında Suriye hakkında verilen kararlarda Rusya veto hakkını kullandığında bu gerçekleşmiyor. Bu da Rusya’sız çözümün geliştirilmeyeceğini gösteriyor. Biz de Rusya ile ilişki halindeyiz ve onların arabulucu bir rol almasını istiyoruz. Taraf olmasınlar, ne rejime ne de bize. Tarafsız olarak görüşlerimizi birbirine yaklaştırsınlar. Bu anlamda bir çalışma yürütülüyor. Bazı girişimler var ve bu konuda Rusya ile ilişkilerimiz devam ediyor. Aramızda bir diyalog süreci var. Heyetlerimiz birbiriyle görüşüyor. Beklentimiz odur ki Rusya kendisinden beklenen tarihi rolü başarılı bir şekilde yerine getirsin” diye konuştu.
ABD VE RUSYA’NIN ROLÜ
ABD ve Rusya’nın Suriye krizinin çözülmesi noktasında mutabık oldukları değerlendirmesine dönük de konuşan Xelil, bu sorunun muhatabının her iki güç olduğunu aktardı. Onların arasındaki görüşmeler hakkında bilgi sahibi olmadıklarını söyleyen Xelil, “Görünen o ki sorunun çözümü için bazı şeyleri tartışıyorlar. Ancak bunun rengi ve formülü ne olur bilemiyoruz. Bu konuda pek fazla bilgi sahibi değiliz. Bizim bir gücümüz var ve demokratik bir inşanın mücadelesindedir. Uluslararası güçlerden de sorunun çözümü için destek bekliyoruz, bu da olmazsa bu süreçleri tıkatıcı rol oynamamalarıdır. Şimdiye kadar bu süreci bozmaya dönük her iki güçten de bir sinyal görmedik” dedi.
ENKS İLE GÖRÜŞMELER DURDU
ENKS’nin son günlerdeki saldırgan tutumuna değinen Xelil, ENKS ile olan görüşmelerinin aylardır durduğunu söyledi. ABD temsilcilerinin bölgeye gelip yeniden her iki tarafı davet etmesini beklemelerinin yanı sıra bu konudaki taleplerini de onlara ilettiklerini kaydeden Xelil, “Bu diyalog başlayacaksa nasıl ve ne temelde olacak. Bazı şeylerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Kürdistani ve bölgesel durumlar var. Bazı değişiklikler de oldu” dedi.
MESRUR BARZANİ’NİN AÇIKLAMASI
Mesrur Barzani’nin “Rojava halkı PKK ile arasına mesafe koymalı” açıklamasına dair konuşan Xelil, Barzani’nin Federe Kürdistan Hükümeti’nin Başbakanı olduğunu belirterek, böyle bir söylemi kullanmasına gerek olmadığını dile getirdi. “Kürtler arası diyalog için görüşleri olabilirdi” diyen Xelil, şunları kaydetti: “Hatta taraf bile tutabilirdi. Ancak Türk işgalinin savunucusu olmayı, umut etmediğimiz bir durumdu. Türkiye’nin bizimle sorunları var, bir parti ya da örgütle yok. Onun sorunu Kürtlerin varlığı ve yokluğudur. Şêx Seid, Seyit Rıza yine Barzani’nin mücadelesine kadar kim karşı çıktı. 2017’de yapılan referanduma Bağdat’tan önce Erdoğan tepki gösterdi. Acaba Mesrur Barzani, Türkiye’nin avukatı olmuş da bizim haberimiz mi yok. Neden böyle söylüyor? Türkiye’nin Kürtlerle sorunu var ve Kürtleri kabul etmiyorlar. Şimdi Türk devleti Efrîn’i işgal etmiş durumda. Mesrur ‘Türkiye’nin PKK ile sorunu var diyor.’ Efrîn’de PKK yok. Peki neden ENKS orada yok? Neden ENKS’nin esas aldığı bölge hükümetinin bayrağını orada kaldıramıyorlar. Neden büroları orada bulunamıyor. Neden bir gün orada bir yürüyüş gerçekleştiremiyorlar. Madem onların Kürtlerle sorunu yok, ENKS gidip Efrîn’de bir çalışma yapsın. Yine Serêkaniyê ve Girê Spî’de Kürtlük adına neler yapıyorsun. Eğer öyle olsaydı Türk devleti, Kürt sorunu için bir adım atardı, ben bu parti ile değil diğer parti ile yaparım derdi, fakat hiç bir şekilde Kürt sorununu kabul etmiyor. Varlıklarına bile tahammülleri yok. Türkiye’nin yaklaşımlarının nasıl olduğunu iyi biliyoruz. Çünkü günlük olarak etkilerini yaşıyoruz. Mesrur Barzani neyin karşılığında bu avukatlığa soyundu?”
/ MA- Nazım Daştan/
İlginizi çekebilir