Arzu Yılmaz: ‘Kelle’ Pazarlığı…

Yazarlar

Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY)’nin Bağdat’ın izni olmadan Türkiye üzerinden petrol ihraç edemeyeceğine ilişkin aldığı kararın üzerinden bugün tam 22 gün geçti. 

O gün bugündür Ceyhan Limanı’na petrol pompalanmıyor…

KBY’nin bugün itibariyle zararının 1 milyar dolar üzerinde olduğu tahmin ediliyor. 

Aslında Mahkeme’nin kararının ardından Erbil ve Bağdat anlaşmaya varmış ve petrol satışının Irak Petrol Pazarlama Şirketi SOMO üzerinden yapılması konusunda mutabakat sağlanmıştı.  Anlaşmaya göre, KBY petrolünden elde edilen gelir Irak bütçesine aktarılacak ve Bağdat da Erbil’in parasını her ay gönderecekti. 

Fakat anlaşma gereği 4 Nisan itibariyle Türkiye üzerinden petrol akışı yeniden başlaması gerektiği halde başlamadı…

Türkiye, Bağdat’tan henüz bu konuda bir talep gelmediğini iddia ediyor… 

Irak’ta ise Türkiye’nin şantaj yaptığı konuşuluyor. İddialara göre, Ankara boru hattından petrol akışının yeniden başlaması karşılığında, Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Türkiye’ye kestiği 1,5 milyar dolar cezadan Bağdat’ın vazgeçmesini şart koşuyor. 

Peki Bağdat vazgeçer mi?

Doğrusu, Bağdat’ın KBY petrolünün satışından gelecek paraya ihtiyacı yok. Zira 140 milyar varil petrol rezervine sahip Irak için KBY’nin 3 milyar varillik petrolü, deyim yerindeyse, devede kulak…

Irak için önemli olan petrol değil, su. Irak suyunun yüzde 80’i Türkiye’den geliyor ve geçtiğimiz ay Irak Başbakanı Sudani’nin Türkiye ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fırat üzerinden daha fazla su akışının sağlanacağına dair verdiği garanti şimdilik Bağdat’ın işini görüyor. 

Yani Bağdat’ın acelesi yok…

Ama Erbil panikte…

Çünkü bu ay sonunda eğer Bağdat, “Petrol satışı yoksa para da yok” derse, KBY gemisi batar…

İş o noktaya gelir mi, bilmiyoruz…

Beklentiler, nihayetinde sorunun çözüleceği yönünde. Çünkü Türkiye de bu işten en az KBY kadar zarar ediyor…

Ancak, Türkiye’nin halihazırdaki önceliği farklı…

Seçime şurada bir aydan az bir zaman kala iktidar seçmenin gözünü dolduracak bir “başarı hikayesi” peşinde…

Ya da Erbil’de konuşulduğu haliyle bir “kelle” peşinde…

Türkiye’nin en son Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Kobani’yi hedef aldığı Süleymaniye’den geçtiğimiz hafta ziyaretçileri vardı. Bir önceki yazımda tartıştığım KBY’deki politik denge çerçevesinde Süleymaniye’yi yöneten Kürdistan Yurtseverler Birliği (KBY)’nin Başkanı Bafıl Talabani, kardeşi Kubat Talabani’yi Ankara’ya MİT Başkanı’yla buluşmaya gönderdi. Aslında Kubat Talabani’nin Ankara’ya gitme talimatını Bağdat’tan aldığı konuşuluyor ama asıl önemli olan neler konuşulduğu…

Ve iddia o ki Kubat Talabani Süleymaniye Havaalanı’na Türkiye’nin uyguladığı ambargonun kaldırılması karşılığında MİT’in uçuşları denetlemesine izin verebileceklerini söyledi…

Ama Ankara’yı ikna edemedi…

Çünkü Ankara daha fazlasını istiyor…

Rojava’ya bir kara operasyonu ya da Esad’la el sıkışma pazarlığından bir sonuç alamayınca…

Ankara’nın istediği, PKK ya da SDG liderlerinden birinin derdest edilip eline verilmesi…

Seçim takvimi o kadar sıkıştırmış olacak ki Ankara adrese teslim garantili bir “başarı hikayesi” peşinde…

Yapmazsanız, KBY’nin dağlarıyla kalmaz, Süleymaniye’yi de tıpkı Şengal ve Maxmur gibi döner döner vururuz diyor…

Hatta dün olduğu gibi, Duhok’u da hedef almaktan kaçınmayacağını gösteriyor…

Bu arada, Ceyhan’ı açmayarak tıpkı 2017 Kürdistan referandumu arifesinde olduğu gibi “Bir lokma ekmeğe muhtaç ederim” diye tehdit ediyor…

Dolayısıyla, Ankara’nın şantajına maruz kalan aslında Bağdat değil, Erbil ve Süleymaniye…

Ve ne Erbil’in ne Süleymaniye’nin bu şantaja uzun süre dayanacak gücü var…

Bu, Ankara’nın “siparişini” yerine getirecekleri anlamına gelmiyor…

Fakat şantaja boyun eğmedikleri durumda da geriye ya KBY’nin iflas bayrağını çekmesi ya da Erbil ve Süleymaniye’nin zaten kırılgan olan ilişkilerinin karşılıklı suçlamalar nedeniyle hepten kopması, hatta bir çatışmaya evrilmesi ihtimali kalıyor…

Bu her iki ihtimalden en az Kürtler kadar zarar görecek tek aktör ise hiç kuşkusuz Amerika. Çünkü KBY’nin iflası veya bir Kürt iç savaşı, deyim yerindeyse, Ortadoğu’da Amerika’nın çoktan içine yattığı tabuta çakılacak son çivi olacaktır…

Gerçi böylesi bir gerilimin, Amerika’nın Ortadoğu’ya yeniden ve daha güçlü angaje olmasını arzu edenlerin işine geleceği de pekala düşünülebilir…

Ama her halükarda gidişatı belirleyecek olan aslında Kürtler değil, Amerika olacak…

Ve öyle anlaşılıyor ki, Kürtler açısından gidişatın ne olacağını anlamak için Türkiye’deki seçim sonuçlarını beklemeye gerek kalmayacak…

/Kaynak: Medyascope/

İlginizi Çekebilir

Kemal Okutan: AKP gidecek, hesap verecek
Müslüm Yücel: Balzac, Dıckens ve Gelecek! 

Öne Çıkanlar