Müslüm Yücel: İktidar basını Sırrı Süreyya’dan ne istiyor?

Yazarlar

Türkiye’de “iktidar basını” diye geniş bir olgu vardır. Bu basın, haber yapmaz, bir haberin unsurlarının hiçbir önemi yoktur, tek işi vardır: Algı yaratmak. 

Buna göre onlardan olmayan, onlar gibi düşünmeyen suçludur. İktidar medyası haber yapmaz, fikir üretmez, arabesk bile değildir, “ben nerde yanlış yaptım” diye düşünmez; iktidar medyasının “haber” diye bir derdi de yoktur; tek derdi, sermayesini korumaktır! 

İktidar basını bilir ki iktidarı gidince, sermayesi de gidebilir, bu yüzden, sürekli, iktidarı över, öyle bir över ki, farkında olmadan, iktidarın altını oyan bir mercii olur ve inandırıcılığı da kalmaz: Haber yok, yorum yok, sermayenin ideolojik propaganda aracı olmaktan öte bir şey değildir. Yazıktır. Ağaca ve internet çağında suya yazıktır. 

Türkiye’de, iktidarı överek, aslında iktidarın altını oyan bir gazete varsa Yeni Şafak, buna adaydır. Yeni Şafak’ta yolsuzluk yapan bir AKP ve MHP’linin haberi olmaz. Bu gazetede yer alan haberlere göre AKP ve MHP’liler kusursuz vatandaşlardır ve bu partilerden olmayan herkes ve herkesim, onların hedef tahtasındadır; kanun tanımadan onlara saldırı haktır; doğru ya da yanlış önemli değildir, “izi kalsın” mantığı haberlere egemendir. Hele ki bu partiden ayrılanlar; örneğin Yeni Şafak’ta, eskiden manşetlerden inmeyen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, artık, haber değeri olmayan kişilerdir! Yeni Şafak’ın bilgi toplumu, doğru haber diye bir derdi olmadığı açıktır. Bu gazete çıkan haberin doğru ya da yanlış olduğuna dair bir araştırma bile söz konusu değildir. Tek bir amaç vardır: Bilinçten yoksun, gerçekten uzak bir algı yaratmak. 

Çok değil, 24 saat önce Yeni Şafak’ta bir haber yayımlandı: Bu habere göre, “Büyükşehir Belediyesi, adrese teslim ihalelerine bir yenisini ekledi. Terör örgütleriyle bağlantılı yüzlerce kişiye iş sağladığı ortaya çıkan İBB, ittifak ortakları HDP’nin eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in damadı Emre Abay’ın şirketine üç farklı ihale verdi.”

Bu bir haber midir? Bir haberde tarafların görüşleri olur ve bu esastır. Bu haberde, birkaç hedef gösteriliyor. İlk hedef İstanbul Büyükşehir Belediyesi’dir. Habere göre belediye terör örgütleriyle bağlantılı yüzlerce kişiye iş sağlamıştır. Haberin devamında CHP ve HDP ittifakına dikkat çekiliyor, şu deniliyor: CHP’nin ortakları “teröristlerdir.” Finalde ise Sırrı Süreyya Önder’in adı geçiyor. Önder’in suçları sayılıyor: Eski HDP vekilidir; HDP, ittifak ortağıdır ve teröristlerle birdir. Önder’in, bir de damadı vardır; belediye Önder’e “teröristlere doğrudan para veremediği” için, Önder’in damadı üzerinden parayı, “elden teslim” etmiştir. Bu bir algı yaratmaktır. Ayrıca bu bir linçtir. 

Elbette bu bilgi internet mucizesiyle hızla yayıldı ve twitter üzerinden, sayıp dökme yarışı başladı. Dijital devrim dedikleri şey bu olsa gerekti!

Haberde suçlanan taraflarının tek bir cümlesi yoktur. Haberin tümü yalandır. Bir, Önder’in Emre Abay adında şu an bir damadı yoktur. Haberi yapan kimseler kızının twitter hesabına baksa, farklı bir soyadı görürlerdi ama buna da tenezzül etmemişler. Amaç haber değildir zaten. Sırrı Süreyya Önder’i karalamadır ve bunu da ancak bu şekilde kotarabilmişler! Yani bir haber yok! Haber diye uçları birbirine değmeyen isimleri alt alta yazmışlar, isimleri ve ortaya attıkları (para) doneleri satışa hazır ürün gibi işlemişler! Biraz insan işinde mahir olur, bu işleme sırasında da batmışlar. Dert imaj yaratmaktır! Ancak imaj yaratmak, düzeyli bir ilişkiden geçer, düzeysiz bir ilişkiyle imaj sadece kendini, günü, boş zamanını kurtarmaktır. Diyelim, bu haber yayımlandığında Yeni Şafak, binlerce kez tıklandı, binlerce kişi twitter üzerinden yorum yaptı, birileri Sırrı Süreyya Önder’e ağır hakaretler etti…

İmaj, görülmez sözdür. Yeni Şafak söze, helal getiriyor. Çünkü binlerce kişi, bir gazeteyi tıklamıyor, binlerce kişi bir yalanı tıklıyor, bir yalanla gün kurtarılıyor, bir yalanla dövizdeki yükselişe çare bulunuyor ve yalanla bir zamanlar tek başına iktidar olan bir partiye paydaş aranıyor, taraftar toplanıyor. Dahası Yeni Şafak, gazete olmaktan çıkıyor; bilgi vermiyor, organik bağı olan siyasi partilerle bağını açıklıyor ve bu bağ bize güçsüz, cahil ve zalim olduğunu söylüyor. Güçsüz, son çareyi yalanda buluyor; cahil, haberi verirken, tarafları dinlemiyor, infaz ediyor, zalim, kendi gücünden başka güç tanımıyor, adaletten korkmuyor. İnsani bir vicdanda aklına gelmiyor. 

Yeni Şafak’ta yayımlanan haberin yalan olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. Önder kısa bir açıklama yaptı. Açıklama, bizim sitemiz dahil, kimi internet sitelerinde aynı anda yayımlandı. Önder, “anılan ihalede adı geçen şahısla hiçbir hısım, akrabalık, damatlık veya dostluk” ilişkisinin olmadığını söyledi. Ancak, saatler geçmesine rağmen Yeni Şafak, bir düzeltme yayımlamadı. Yayımlama ihtimali görülmüyor; amaç, doğru bilgiye ulaşmak değil, amaç, algı yaratmak. 

Gazeteler yanlış haber yapabilir. Gazetelerde kimi muhabirler asparagas haber yapabilir. Bir daha asla dönmeyeceğim bu meslekte, bunları gördüm. Ancak bir gazete, özellikle bir “fikir gazetesi” özür dilemesini, tekzip yayımlamasını, söz konusu kişilerden bilgi alıp yeni bir haber yapmasını bilmelidir. Yeni Şafak, kendine eleştirel olarak yaklaşmıyor ve bunda ısrar ediyor. Güç bende diyor, bana karşı olan herkes, suçludur. Önder suçludur, Önder’in damadı olduğu söylenen kişi suçludur, belediye suçludur, İmamoğlu suçludur. Herkes suçlu! Dikkat edilirse haberin, haber değeri yoktur; örneğin, habere konu olan kişilerden görüş alınmış değildir, açıksa suç isnat ediliyor, birileri açıkça suçlanıyor, hatta Önder, damadı olmayan bir kişiye atılı suçlarla itham ediliyor. Dünyada böyle bir haber yoktur. Önder’in kişilik hakları, aile mahrumiyeti bir çırpıda yok ediliyor. Önder’in kızı yeğenimdir. Yeğenimiz burada ihlal ediliyor. Dost ve arkadaşlıklarımız, akrabalıklarımız ihlal ediliyor. 

Söz konusu edilen kişi Önder değil de AKP’li bir vekil olsa! O zaman mahkemeler ve basın yayın kuruluşları ateş topu gibi gürler ve her köşeden, etik sesleri yükselirdi. Kaç saattir, internet üzerinden yayılan yalan bir haber var ve kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. 

Türk basın tarihinde Yeni Şafak, bir gazetecilik örneği sergilemiyor. Kendine has bir iç dünya kurmuş gibi görünüyor ve bu dünya içinde yaşıyor. Gerçek onu ilgilendirmiyor. Yeni Şafak’ta gördüğüm, bu gazete, editör bakışından da yoksundur; gazetede, haber yok; haber diye, yukarıda, örneğinde görüldüğü gibi bir pazarlama tekniği var. Pazarladığı şeyse, kendi ideolojisini satmak, bunun zorunda olmak; çok acıdır; dahası, satış için, yalana başvurmak, reklam sayfalarının bittiğini söylemektir; yazarı, yorumcusunun olmadığını göstermektir.

Eski bir gazeteci olarak Sırrı Süreyya’yla ilgili yapılan haberin altında yatan hinliği de göremeyecek değilim. Sırıtıyor. Herhangi bir hukuki durumda, “kamu yararı” gibi ifadelerin olduğunu ve muhabirlerin bundan güç alarak, özel hayata girdikleri yalanına da karnım toktur. Cehaletin korumasında gazetecilik, bir meslek olarak bitmiştir; haber dediğimiz şeyin cellat olduğu yerde, bilgi, elbette ki kurban edilecektir ve elbette ki amaç günü kurtarmaktır! Gün kurtarıldı ama bu gün bir oyun arkadaşımın canını yakan biri nasıl uyuyacaktır, nasıl yaptığı yalan haberle aldığı maaşı hak edecek, çoluk çocuğuna ekmek götürecektir, derdim budur. Rahmetli İsa amcam, yerde para bulsanız bile kaldırmayın derdi, kızar, döverdi, hele yalan, hele yalan…

*

1- (https://www.yenisafak.com/gundem/ibbden-hdpli-sirri-sureyya-onderin-damadina-26-milyon-liralik-ihale-iddiasi-3725975)

İlginizi Çekebilir

Ali Engin Yurtsever:  Oknos’un İpleri ve Devleti Kurtarmak
Hakan Tahmaz: İktidar bütün Türkiye’yi cezaevine dönüştürdü

Öne Çıkanlar