Efkan Şeşen: Dijital dünyada herkes kendine bir pencere açacak

Müzik için dijital dünyanın yakın zamanda önemli olmaya başladığını corona pandemisiyle birlikte de neredeyse ‘tek araç’ haline geldiğini belirten sanatçı Efkan Şeşen, ‘’Herkesin dijital dünyada kendine bir pencere açması normal ama açılan bu pencerenin içi yeterince dolacak mı?’’ diye soruyor.

Filiz DENİZ

Pandemi öncesinde de insanlığın ağır sorunlar yaşadığını söyleyen ve sorunların daha da ağırlaşacağını belirten Şeşen, ‘’üstteki büyük  sömürü sistemine’’ dikkat çekiyor. Bir süredir Hollanda’da yaşayan besteci, müzisyen ve çok yönlü sanatçı Efkan Şeşen’le korona günlerini konuştum…

Öncelikle Hollanda’nın salgınla ilgili tutumunu değerlendirebilir misiniz? 

Yaşamımızın son süreci, evet yoğunluk Hollanda’da diyebilirim. Sonuçta, bu ülkede çok uzun yıllardır yaşamadığımız için ancak bizim okuduğumuz, gördüğümüz durumlarla ilgili bilgi aktarabilirim. Öncelikle burada da sürü bağışıklığı ile toplumun enfekte olması planlandı. Ama alınan kararlarla (yasaklar konmadan), tavsiyelerle ve kültürleri gereği mesafeli olmayı büyük bir çoğunluk uygulamış oldu. Söylenilen kurallara birçok bölgede uymakta hiç zorlanılmadı. Ancak göçmenlerin, yaşadıkları yerlerde ilk dönemler bu özel kuralları uygulama işini ciddiye almakta zorlandıklarını düşünüyorum. En temel uygulama herkesin “evde kalması”ydı.

Tabi ki bu uygulamaya herkesin kolay uymasının altında sosyal devlet olmanın verdiği, yaşayan bütün insanlarına bazı destekleri sunmadaki tavrıda küçümsenemez… İş kaygısı, faturalar, kiraları ödeyememe paniği yaşanmadı.. Yani sonuçta insan sağlığı, arka plana atılmadı..

Efkan Şeşen korona günlerinde ne yaptı, sanatının icrasına nasıl bir yön verdi?

Efkan Şeşen de bu yeni durumu algılamak için (herkes gibi), bir- iki hafta kendine süre verdi. Ve bu süresi bilinmeyen zor zamanları  nasıl olumlu bir yöne doğru çekebilirim diye fikirler üretti…Corona öncesi neyi çok yoğun yaptığımızı ve neyi ihmal ettiğimizi veya fırsat bulamadığımızı listeledik. 

İlk önce sağlığımızı korumak için neler yapacağımızı belirledik. İkinci olarakta neredeyse bütün arkadaşlarımıza, yakınlarımıza, sevdiklerimize ulaşarak canlı görüşmeler yaptık, hal hatırlarını sorduk. Çünkü bu sürecin, sonrasıyla daha büyük bir yalnızlık duygusunu ve bireyselliği getireceği kaygısındayız…Bu yüzden de gidemesek bile sevdiklerimizle bağımızı kopartmamayı ikinci sıraya aldık.

Listemde tabi ki üçüncü sırada beni ben yapan, olmazsa olmazım müziğimle daha da bir içli dışlı olmaya özen göstermek var. Okulumdan dolayı üç yıldır ihmal ettiğim, öyküleri, şiirleri ve ait olduğu dillere çevrilen yeni bir müzik çalışmamın yazınsal işlerini tamamladım. Müzikle giydirdim bu hikayelerimi. 

Devreye her zaman olduğu gibi oğlum da girerek düzenlemeleri tamamladık. Hani ben popüler isimler gibi onlarca etkinliğim gitti diyemeyeceğim. Ama az da olsa insanlarla etkileşmemi sağlayacak konser ve etkinliklerim de iptal edilmiş oldu. Güzel buluşmalarımız, davet edildiğim festivaller vardı. Bunlar iptal oldu doğal olarak. Bir çok insanın özen gösterdiği ‘’ hepimiz evdeyiz ‘’ sloganıyla evlerimize kapandık. Hızla kararını almış olduğumuz listemize odaklandık biz de..

Bu dönem sizin için yeni şeyler üretmek için bir fırsat mıydı? Siz bu süreçte yapmak için fırsat bulamayıp da yapabilme olanağı bulduğunuz şeyler oldu mu?  Okuduğunuz kitapları, izlediğiniz film,  dinlediğiniz müzikleri bizimle paylaşabilir misiniz?

 Yani korona öncesi de hayatımızdan eksik etmediğimiz gazete, kitap okuma, tabi ki  televizyonlarımızdan film izleme ve bolca şarkı dinleme şansımız epey arttı. (Çünkü günde en az iki saatimiz yollarda geçiyordu.) Okuduğum kitaplar ; Ahmet Erhan ‘’burada gömülüdür” şiir kitapları (cilt I-II) , İbrahim Karaca ‘’ Bir avuç Hemşin ‘’, ‘’ memleket ve gül ‘’, Yaşar Ekin’in ‘’Unutulan hikayeler ‘’, ‘’ Tanık ‘’, Yelda Karataş ‘ın ‘’Umut günlükleri ‘’, Selahattin Demirtaş’ın ‘’ Seher ‘i..bunlardan bazıları.

İzlediğim filmler ; “Mandalina bahçesi” ,” the platform “, “Hunger” , “Into the Wild” , “The Wind That Shakes the Barley” , “The Motorcycle Diaries” , “Libertarias” , “Dogville “..bazıları..

Günlük olarak takip ettiğim ve okuduğum gazeteler ; Evrensel gazetesi , Birgün gazetesi , Hollanda yerel gazeteleri ve bir çok tv ve haber ajanslarını da takip ediyorum.

Dinlediğim müzikler; “Hauser” yorumları (Çello), eskicilerden topladığım 60-70-80 lerin orkestra için düzenlenmiş plak kayıtları (ki bunların çoğu analog kayıtlar ve çok güzeller)..bunlar cazdan pop’a kadar çeşitli tarz , tür ve ülkelere ait kayıtlardır..Sık sık André Rieu ve  Chris Botti de dinlerim..

Salgın döneminde sosyal yaşam alanında yeni bir tarzın geleceği aşikar. Eski alışkanlıklarınızdan, ‚işte bu eskisi gibi olamaz‘ dediğiniz şeyler var mı? Siz bir sanatçı olarak  bu konuda  ne düşünüyorsunuz?

Salgın döneminden birçok insanın, birçok konudan mağdur olarak çıkacağını düşünüyorum. Ekonomik kayıp ve yıkımlar az olmayacaktır. Sorunlar, çözümsüzlükleriyle katlanacaktır. Bazı çözümler zaten uzakta.. Ama bizim tavrımız ne olmalı? Önemli olan neyi gerçekten kendi isteğinle yaşadığının geçmiş analizini yapıp, neyi mecburiyetten yaptığını bilip, bu süreç sonrası mümkün olduğunca daha az tüketmek, olabiliyorsa daha fazla üretmek, ve hayatı bizim istediğimiz sınırlarda yaşamak tavrıdır bence öne çıkması gereken..( En başta hakkımıza ,hukukumuza, sorumluluklarımıza sahip çıkmak).

Aslında kapitalizmin salgını, normali, anormali yoktur. Üstte büyük bir sömürü sistemi vardır. Altta da dünyanın büyük bir çoğunluğunun sömürüldüğü ( her seferinde mağdur olduğu ) acı gerçekler..Corona olmasa da olumsuza doğru değişen bir düzen..Yani bu durumu çok özelleştirmiyorum o yüzden.

Birçok sanatçı Youtube kanallarında veya çevrimiçi olarak  müziklerini dinleyicilerine ulaştırmaya, müzikseverlerle internet üzerinden de olsa bağlarını sürdürmeye çalıştı. Sizi böylesi bir etkinlik için göremedik, neden?

Göremediğiniz doğrudur. Her uyandığımız güne bizi kahreden, ülkemizden ve dünyadan olumsuz haberler duyarak başlarken, benim için motive olup süreğen müzik yapmak çok zor. Bu, benim kendi gerekçem.. Ama yapan arkadaşlarıma bir şey diyemem. Herkesin kendi tercihidir sonuçta..

Sanatçıların dijital çağın olanaklarını kullanma konusunda neler düşünüyorsunuz?

Genç nesil bu konuda oldukça başarılı.Yani istedikleri kitleye ulaşıyorlar. Benim için bu süreç biraz ağır işliyor. Çünkü kendi özgül ağırlığımla gidiyorum..Müzik üretirken, bunu paylaşırken, kendimi aşan hiç bir iddiam yok.. Büyük laflar yok. Arkamda bir siyaset yok. Gerçekten beni seven az sayıda bir kitleyle bu etkileşimi yaşıyorum..yani  ben de takip edileyim, dinleneyim, yazılıp çizileyim, abone olunsun (şu an yaygın) isterim.

Ama bunun, yani beni çok sevdiğini söyleyen insanların bu tavrının, hassasiyet ve korumacılığının doğal gelişmesini isterim. Ve kimseye tazyik de yapamam. Sonuçta  emek ve zahmetle bu çalışmaları yaptığımı herkes anlayabilir. 

Bunu sahiplenmek önemlidir. Böyle bir beklentim var mı ? Evet var!..Görmek isterim beni kaç kişi dinliyor?!. Kaç kişi bir duyarlılıkla abone olmuş?  Kaç kişi yazdığım veya paylaştığım bir duruma tepki vermiş? Önemsiyoruz bunu..Zaten bağların koparılmaya çalışıldığı bu dönemde bunları da yapmayacaksak ve ben de bu “azlıktan” dolayı sesimi duyuramayacaksam, bir gün, sıra kendimize geldiğinde, ‘’neden yanlız kaldık ‘’ dememizin bir anlamı yok… 

Buna ben sanatsal bağlılık diyorum. sonuçta bu da toplumsal yalnızlığı kırmaktır!.  Bizim gibilerin varlığını, çokluğunu, gücünü hissetmektir.. öyle değil mi sizce de? Ama ben bunu yeterince göremiyorum ne yazık ki… Konu gereği güdümlenmiş bir açıklama çok sahiplenilirken..bağımsız üretimler ..ortada yalnız kalabiliyor!!

Sanatlarını sanal dünyada sevenlerine ulaştırmaya çalışan sanatçılar bunu ne kadar başarabildi sizce? 

Bu sürecin başındayız bence… Müzik için dijital dünya yakın zamanda önemli olmaya başlamıştı zaten. Coronayla birlikte nerdeyse tek araç haline geldi diyebiliriz. En azından şimdilik böyle ve ne kadar süreceğini tam bilemiyoruz. Aktif konserler ,festivaller ,etkinlikler olmadığı sürece insan için bir şey daima biraz eksik olacaktır..Ayrıca bu dönemin üretimlerinin de vitrine çıkması gerekiyor. Yani herkesin dijital dünyada kendine bir pencere açması normal ama açılan bu pencerenin içi yeterince dolacak mı? Ne gördüğümüz önemlidir. İçinde yaşadığımız sürecin biraz olgunlaşması lazım dediğim gibi..

…Bence bu dönemin bir özelliği de, siz güzel bir şey üretiyorsanız artık insanlara ulaşmak ve ulaştırmak diye bir problemin olmayışıdır.

Yeni bir çalışmanız var mı? salgın çalışmalarınıza engel oldu mu?

Var.. 4 yıldır uğraşıyorum diyebilirim..9 dilde (çevrilmiş) yeni şarkılarımı okuduğum bir albümü çıkarmak üzereyim. Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Arapça, Lazca, Pontosca, Türkçe, Hollandaca ve İngilizce şarkılar…Aslında Corona girmeseydi araya… bitmişti.. Kayıtlarının bir çoğu tamamlanmış bu albümü, çıkarmaya çalışıyorum. Oğlum Sinan ile var olan şartlarımızı zorlayarak bu süreci uzatmamaya çalışıyoruz. 

Çevirileri ile 2 yıl uğraştığım yeni şarkılardan oluşan bu albümün şu anda görsel (kapak ) ve iç tasarımları da hazır. Bu albümde okumalarımı iyi yapmak için elimden geleni yapıyorum. Çok zor bir iş koymuşum önüme..Texler, çeviriler ve o dillerde başarılı yorum yapmak .. Aslında gerçekten zor. Katkı sunan arkadaşlarım elbette var.. Ama yine de müzik merkezli bir çalışmanın yan sorunlarıyla boğuşmak da güzel. Deneyim, birikim, Oğlum ve emek ile bitecek yakında..Umarım beğenilir…

İlginizi çekebilir